31 Ağustos 2011 Çarşamba

ŞEHRİN POSTMODERNİZMİ


Aslında şehirdir hapis gibi
Problemleriyle içine yutan
Damarlarından seni akıtan
İçine sokan
Ya da içinden çıkarmayan..

by shakogun
Seni yaşatan
Ya bir mahalle kenarında
Ya da bir sahilin köşesinde..

Sesin olup haykırmaya
Gölgen gibi susmaya
Razıdır seni boğmaya,
Sokağında kaybolmaya..

Cinsiyeti olmayan
Duygularıyla kavuran
Neşesiyle ağlatan..

Şehrin kalbidir
Kalbinin sahibi..

30 Ağustos 2011 Salı

Adrenalin denemesidir.SAKIN DENEMEYİN!!!!!

Her zamanki gibi arkadaş buluşması
Ya yürüyerek ya arabayla fln gidilir.
Bu seferki hiç karşılaşmadığım bir durum.
İstanbul'u motorla gezmek
Daha doğrusu motora binmek
Boğazı motorla geçmek
Bu 2 tekerlekli araç aslında çok şirin
Ta ki alışana kadar.


NOT:
Yandaki resim uzaya çıkmadan önce çekildi

ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN..

ŞEKER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN..

28 Ağustos 2011 Pazar

BAYRAM SEVİNCİ

Hadi bakalım napıyoruz byramda
Erken kalkıyoruz
Bayramlıklarımızı giyiniyoruz
Büyüklerimizin ellerini öpüyoruz
Çaktırmasak da harçlık bekliyoruz
Feysbukumzda Barış Manço şarkısı paylaşıyoruz
Misafir bekliyoruz
Misafirliğe gittiğimizde
Nerde o eski bayramlar muhabbetini dinliyoruz
Şeker yiyoruz
Şeker topluyoruz
Kısacası şeker komasına giriyoruz.
Bütün rehberimize bayram mesajı çekiyoruz.
Bayramın 3. günü normal hayatımıza dönüyoruz.
Bayram tatili bitip işimize döndüğümüzde
Bir sonraki bayramı bekliyoruz..

Herkese iyi bayramlar..

25 Ağustos 2011 Perşembe

ŞANSLI MIYIZ,YOKSA ŞİZOFREN Mİ?

Toplumca çeşitli duygularımız var
Sosyal medyalarda kimliklerimize bakın şöyle bi
Hepimiz kendi içimizde bastırılmış duygularımızın adıyız aslında
Kimimiz bir türk annesini canlanırıyor
kimimiz bir dizideki sarhoş olabiliyor
Kimimiz sözcüklerini otokontrolden geçirmeyen bir şizofren.
Kimimiz ciddi,duygularını dışavuramıyor galiba..

Şanslı mıyız acaba? 
Çünki eğleniyoruz boşveriyoruz. 
Şizofrenik miyiz?
Aslında ciddiyetle bakınca..

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Eka Pada Rajakapotasana / Tek Bacaklı Kral Güvercin



Kraliçe, çakralarımı açıcam
Bana yardım et dedi

Fakat yerinde yoktu
Arkasına baktığında
Kral bozuntusu

Yalnızlığın kölesi miyiz biz
Dedi halkına
Halk diye birşey de yoktu aslında..
Baktığında ardına

Birazcık daha kımıldandı yerinde.
Çakralarını açmalıydı en nihayetinde

Bilmem kaçıncı yüzyılda
Baroktan kalma bir zamanda

Bir güvercin girdi içeri
Fakat haber getirmedi
Asli görevi başka birşeydi


Kraliçe kralın yerini aldı
Bunu çok önce yapmalıydı

Tek bacaklı kral güvercin oldu
Hem sonsuza dek mutlu,
Hem çakralarıyla huzurlu..

Eka pada rajakapotasana..





20 Ağustos 2011 Cumartesi

foo foo

Napıyorsun sen ya! dedim
Otur da şuraya
konuşalım doğru düzgün
Bırak abuk subuk sesler çıkarmayı
Bi kendine gel!

Açtım müziği
koydum kahveyi
Ohh ..

Saçım başım dağınık
Kaç gündür evdeyim
İki makyaj yap da bi renklen!

Damarlarımdan aktığında
Herşey güzel
Ne açlık ne sussuzluk
Tek ihtiyacım var
O da kafein..

Kendime geldim
Operayı bıraktım
Bunu yazdım
Şekillendim..

Carlos Santana - Foo Foo choucoune92

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Sezarı sak-lasak da mı yasaklasak yoksa sezarı sak-lamadan mı röportaj yapsak?!

Benim güzel türkçem heryere kayıyor derlerdi de pek inanmazdım. İşte başıma gelen en güzel iletişimsizlik örneği, bu bana ders olsun. İki sene bunun yüksek lisansını yapsam böyle bir ders çıkmazdı herhalde pratikte.
Her zamanki 'ben'..
Pat diye herşeyi söyleyen..
Bi heves sardı beni kaç gündür
Gazetecilik merakım yüzünden..
Kendi kendimin patronuyum ya!Herşeyi kendim yaparım ya! "Röportaj yapar mısın benle?" deyiverdim daha yolun başında olan birine. Önceden tanıdğı için beni, delidir ne yapsa yeridir diyerek güzel bir şekilde evet dedi önce. Hatta takılarak dergileri için yapıcak röportajların en başına alıcağını söyledi. Ne de olsa deliyle uğraşılmaz(!)..
Yine bir hevesle radyo televizyonda okuyan bir arkadaşımla sabaha kadar soru hazırladım ilk röportajım ya acemilik bari biraz hazırlaniyimm dedim. Ertesi gün ise arkadaşımın söylediği üzerine ses kayıt cihazı aramaya koyuldum. Aklınızda bulunsun Tünel'de Gözde müzikte Ercüment abi var.Ton ton bir amca. Nostaljik bir ses kayıt cihazıyla, fi tarihinden kalma bir fotoğraf makinesi verdi. Profesyonel biri gibi hazırlandım yani bunları kiralayacak kadar..O bana şaşırdı ben kendime..
Velhasıl akşam taksimde buluşup,cihangire götürdüm Sezar'ı. Her zaman gittiğim Firuz cafeye. Her gittiğimde oturduğum masaya oturduk, oturur oturmaz da yüzsüz olan ben masaya koydum defterimi pembe kalemimi ses kayıt cihazımla fotoğraf makinemi.. Biz onlara onlar bize bakıyor..En sonunda Sezar "Ben şaka yaptığını düşünmüştüm." diyerek tepki verince aldın mı boyunun ölçüsü sevinç hanım dedim kendi kendime ve saygı duydum iyi niyetini bildiğimden. Sonradan anladıkki aslında ortada bir yanlış anlaşılma var. Laf arasında sorduğum bir sorudan "1dk ya sen benimle mi röportaj yapmak istiyordun" deyince "1 dk ya sen şaka mı yapıyorsun" dedim. Bunu düşündüğüne inanamıyorum ki aslında" benim röportaj vermek" istediğimi düşünmüş  ve gerçek ortaya çıkınca "neden olmasın" diye yüzündeki gülümsemeden yanlış birşey yapmadığımı
anladım. Ve bu röportajı bir sonraki buluşmaya "sak"ladımm ehueheuehe..

Not:Kiraladığım ses kayıt cihazı belki işe yaramadı ama fotoğraf makinesiyle fotoğraf çektik..



15 Ağustos 2011 Pazartesi

ZENCİ BARBİ

size barbiyi tanıtmadım.resmini koymadım.adını yazmadım.
yaşadıklarından hissettiklerinden bahsetmek daha önemli
kaç kişiniz ne düşündüğünüzü söylüyorsunuz ki?
gecenin 5inde ayakta durmam bunları yazmam normal mi
herşey barbi için
zenci barbim
çirkin..
dudaklarında boya yok
gözlerinde yalan yok
olduğu gibi bakıveriyor..
Elleri yıpranmış yemek pişirmekten
temizliğe gitmekten..
bu barbi başka barbi
zenci barbi..



Not:Kendi barbimi kendim giydirdim.Zenci fakat güzel ve dudakları boyalı..Zaten "zenci barbi"min resmini koymadım..

12 Ağustos 2011 Cuma

ben sevincim

Ağustosun onikisi.
Muhtemel ağladım ben de her çocuk gibi
Bu yüzden mi doğum günlerim gergin geçer ki..
Adıma inat hüzün ve sevinç çelişkisi..

Büyüdükçe geçiyor gibi
Alıştıkça sanki

Biraz daha sindirdikçe hayatı 
Hafifliyor varolmanın dayanılmaz ağırlığı..

Hiçbirşeyden memnun olmama hali
Tatminsizlik bence benimkisi

Halbuki severim geçmişle geleceği
Aslında biraz kibir, bozar bütün herşeyi..
Kaçırır bütün hevesleri..
Varolan sadeliği..
Gizliden inceliği..

Umutların içindeki yaşanmışlık
Yaşanmışlıkların içindeki benliğim
Benliğim içindeki sevinçlerim
Şikayetlerim, sevişlerim
Nefret edişlerim, gülüşlerim
Affedişlerim..
Hepsi aslında benim
yani ben sevincim..






10 Ağustos 2011 Çarşamba

Ankara'lı Olmak Demek..

Ankara'lı olmak demek,

Çok şey demek hele ki çocukluğun orda geçmişse..

Sallamayın sevmeyenleri
Ankaralı olmayanın anlayamayacağı birşey çünkü bu..

O şehirle büyümek
Büyüdükçe,
Gecekondu olan yerlere kocaman binalar dikildiğini görmek
Büyüdükçe,
Babannemin eskiden buralar tarlaydı dediğini dinlemek

Gençlik Park'ında,salıncakta sallanırken ben, 
Dedemin nargile içmesi
Küçükken gittiğimiz parkın büyüyünce de aynı yerinde durması demek...

90ları sonuna kadar yaşamak
Sokakta evcilik oynamak,
Evde kimse olmayınca komşuya gitmek
Atakule'de doğum günü kutlamak demek

Portakal Çiçeği sokağından her defa geçişimde
İlkokul günlerimi hatırlamak,
İlkokul arkadaşlarınla büyüdüğünde
Bir yerlerde karşılaşmak,
Hatta aynı üniversitede okumak bile demek..

Kızılay'a her gidişimde meclisin önünden geçmek
Bir gece yarısı arkadaşlarımı toplayıp çifliğe gitmek..
Dikmen Vadisinde gazoz-çekirdek demek..

Gün batımında odama dolan turuncu ışıkla yaşam sevinci bulmak
Gece penceremden bakan ağaçlarımla konuşmak
Herşeyden önemlisi Atatürk'ümle aynı yerde uyumak demek..

Boşuna düşünmeyin,
Ankara'yı sevmek için..
Bilemezsiniz,
Ankara'lı değilseniz..













8 Ağustos 2011 Pazartesi

Bir Tutam Yemek Tarifi

Bugün size bir tutam yemek tarifi vereceğim. Hem okuması kolay hem yapması..

Gavurdağı salatası:

Evde bulduğunuz bütün yeşillikleri ince ince doğrayın. Salataya en çok yakıştırdığım şey özellikle nane. Naneyi de aynı şekilde bütün salataya homojen bir tat vermesi için ince doğramanızda fayda var. Bu salatanın en önemli özelliği nar ekşisi ve ceviz. Fakat isteğe göre de değişebilir. Nar ekşisi ve limonu ve birazcık yağı yeşillikleriniz ve domateslerinizle karıştırdıktan sonra üstünü cevizle süsleyebilirsiniz.

Makarna salatası:

Makarnaları haşlayın. Önemli bir ayrıntı: suyu kaynadıktan en fazla 10 dk sonra makarnalarınızı süzün. Fazla kaynattığınız zaman denenmiştir ki makarnanız hamur olur. Bir kenarda kornişonlarınızı ince ince doğrayınız. Garnitürlerinizi sudan geçiriniz. Bir diş ezilmiş sarımsakla birlikte makarnanızla hazırladğınız bu içi karıştırınız. Ardından mayanoz ve yoğurdu damak zevkinize göre ekleyiniz.

Şarap Kadehinde Spangle:

Dürüst olacağım, spangle hazır. Soğuk sütün içine koyduğunuz hazır spanglenizi kaynayana kadar karıştırınız. Kaynaması biraz zaman alabilir. En sonunda tadacağınız tatlıyı düşündükçe severek karıştıracağınızdan eminim. Kaynadıktan sonra da karıştırmaya devam edin ki hem yüzü tutmasın hem dibi...Bir kenara koyduğunuz şarap bardaklarının içine sütle ıslattığınız kedi dilimini kırıp koyunuz. Ardından kıvama gelmiş tatlınızı şarap bardaklarına dökünüz. Süt ve hazır beyaz krem şanti tozunu çırpın,fakat az bir süre buzdolabında beklettikten sonra tatlının üstüne koymaya yakın bir süre tekrar çırpınki daha çok kabarsın. Ardından tatlınızı naneyle süsleyebilirsiniz.

Afiyet olsun..

6 Ağustos 2011 Cumartesi

AĞUSTOS KONUĞU

Odama bir an giren uçucu bir böcek
-Arıdan irice, kanatları renkli-
Dolaştı bir süre, vızıldamadan.
Sonra bulup yolunu pencerenin
Çıkıp gitti

Bir öykü çeviriyordum Çehov'dan
Masamda bira bardağı
-Odam, kitaplarım,olağan dünyam-
Tül perdede ağustos ışınları

Tanık oldu yaşamıma
Bu uçucu böcek, sadece bir an
Çıkıp gitti sonra
Tıpkı yaşamıma bir an katılan
Sonra yitip giden bir sevgili gibi
Ataol Behramoğlu

4 Ağustos 2011 Perşembe

Janis..

Summertime,
Child, your living's easy.
Fish are, fish are jumping out
And the cotton, Lord,
Cotton's high, Lord so high.

Your dad's rich
And your ma is so good-looking, baby.
She's a-looking pretty fine to me now,
Hush, baby, baby, baby, baby now,
No, no, no, no, no, no, no,
Don't you cry, don't you cry.

One of these mornings
You're gonna rise, rise up singing,
You're gonna spread your wings, child,
And take, take to the sky,
Lord, the sky.

But until that morning,
Honey, n-n-nothing's going to harm ya,
No, no, no no, no no, no...
Don't you cry — cry.


Janis Joplin - Summertime (Live Grona Lund 1969) robeu

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Money

Uganda
Bugün Türk-Uganda iş konseyimiz vardı ve Ugandalı heyeti misafir ettik. Çok tatlılar fakat gözlerinde çoğunun aynı ifade: Bezmişlik, bıkkınlık. Bunda bağımsızlığı kazandığından bu yana birçok askeri darbe yaşamış olmasının payı var mıdır ya da içsel problemlerinden biri olan salgınların olması mıdır bilemeyiz. Üstelik salgınların en büyüğü AİDS olduğu ve bunun batıların neden olduğu sanılan fuhuşun etkisi olduğu kabul ediliyor. Ekonomisi tarım ve hayvancılık da olsa orta sanayi bakımından Afrika ülkeleri arasında iyi bir konumda sayılır. Eğitim durumu ise içler acısı. Yalnızca 9 yüksek öğretim kurumu mevcut ve bu çağda gençlerin sadece yüzde 1 'i eğitimden faydalanabiliyor. Okuma yazma oranı ise ortalama yüzde 48. Uganda halkının yarısından fazlası Müslüman olmasına rağmen Batılı kaynaklar bu oranı yüzde 7 olarak yansıtmaktadır. Fakat herşeye rağmen gözlerinde umut hala vardı..

Money
Fotoğraf çekimlerinde 333 demek tarihe karışıyor. Çünkü "Money" dediğimizde, "i" yi söylerken dudaklar yukarı doğru kalkıyor ve mimiklere içten bir gülümseme geliyormuş. Arkadaşım Co ile bunu deneyelim dedik ve ben money dedim o fotoğrafımı çekti. Bunu feysbukta, altında  "money:)" şeklinde paylaştık. Gelen yorumlar muhteşem. Çünkü herkes beni işe girdi zannedip tebrik mesajları atmaya ve fotoğrafımı beğenmeye başladı. Sanırım bundan sonra money derken değil bu güzel tesadüfü hatırlarken gülümseyeceğim..

2 Ağustos 2011 Salı

Sanat Yapalım.

Hayalimi yazmak geldi içimden.. Mutlu eder ya bizi bir an düşünmesi bile.. Bütün ciddi işlere inat hadi "sanat yapalım" diyorum ben. Sanat ciddi değil mi diye sorduğunuzu duyar gibiyim. ciddi hem de bütün ciddi işlerden çok daha ciddi. Eğer ki, sadece şimdi için, sadece başkaları için çalışıyorsak fani işler yapıyoruz. Çünkü başkaları demek zaten ölümlü demek değil mi? Hangimiz sadece gelecek için birşeyler yapıyoruz. Herkes kendi geleceğiyle uğraşsa, kendi geleceğimiz bile fani değil mi? Sonuç, bizden sonrası için birşeyler yapmak. Düşünelim, üretelim, savaşmayalım, sevelim. İnsanların ırklarıyla farklılaştırmak yerine küresel problemlere kafa yormayalım mı? Küresel ısınmanın önüne geçemiyorsak, gelir dağılımı adaletsizliğini çözemiyorsak, insan hakkı ihlalleri oluyorsa, medeniyetler halen çatışıyorsa, Afrika'da ölen çocuklar için 21.yy'da bile birşey yapamıyorsak bu insanlık ayıbı değildir de nedir? Kendi önyargılarımızı bir kenara bırakıp, insanlığın ortak mirası olan dünyamıza neden iyi bakmıyoruz? Neden iyi şeyler yapmıyoruz? Sanat, hem insanı hem dünyayı güzelleştirir. O nedenle "Sanat Yapalım." Sanatla duyurmayalım mı sözümüzü..

1 Ağustos 2011 Pazartesi

İstanbul Modern Sanat Müzesi'nde 3 sergi..

Haftasonu İstanbul Modern Sanat Müzesine gittim, aslında ne olduğunu da bilmeden. Üç tane sergi vardı elimize güvenliğin tutuşturduğu broşürlerde. Sanılanın aksine öğrenciler için makul bir giriş fiyatı var aynı zamanda. Müzeye kafe bölümünden girmeyi tercih ettik. Kafesi hem nezih hem deniz manzaralı. Bu nedenle müze için değil, yemek yemek, birşeyler içmek için de gelinebilinir İstanbul Modern'e. Çok sıkı bir güvenlik takibi var. Fotoğraf çektirmek kesinlikle yasak. Güvenlikler resmen çarpaz ateşte bekliyor. İlk gezdiğimiz sergi Yeni Yapıtlar, Yeni Ufuklar'dı. Farklı kültürden sanatçıları yanyana getirerek ev sahipliği yapıyor müze. İlk girdiğimizde bizi karşılayan "küre" öyle bir şaheser ki fotoğraf çektirmeyi çok isterdim. Dijital alanda "dans eden kız" görsel şölen yaratıyor. Yukardan tutturulmuş, havada asılı olan piyano yerçekimiyle zıtlaşıyor resmen. Ve daha birçok eser görülmeye değer.. İkinci olarak gezdiğim sergi Kayıp Cennet. Küratörlüğünü Paolo Colombo ve Levent Çalıkoğlu'nun yaptığı sergi sanatçılar, doğaya özellikle hayvanlar alemini etkileyen konulara değinmektedir. Sanatçılar videolar aracılığıyla anlattığından olsa gerek, çok karanlık bir ortamda izleyiciye sunuyor,doğayı. Gezdiğimiz bir diğer sergi ise, Masum Suretler.. Lale Tara'nın anne ve çocuk temalı fotoğrafları izleyiciye değişik hikayeler sunuyor.

Ve çok güzel bir yanı daha var İstanbul Modern'nin. O da Kütüphanesi. Öğrendiğimiz kadarıyla sadece kütüphaneye ücretsiz giriş yapabiliyor ve herkes faydalanabiliyormuş. Benden tavsiye..