4 Kasım 2012 Pazar

"21. yüzyıl yalnızlıkları" beton gibi, ağır bir yük gibi geliyor  kulağa? Taşıyamadığın, altında ezildiğin bir yükmüş gibi..
Ama dikkatli bak! Bunun altında görmediğin çok şey, kaçırdığın çok ayrıntı olabilir.
 Kalabalık içindeki hissetiğin yalnızlıkları ya da edilgen varoluşuna ortak edemediğin sözde özneleri kenara bırak bi! Kendi mutluluğunla verdiğin savaşı sonsuz kazanamadığın sürece yalnızlık her yerde aynı yalnızlık. Kendinle başbaşa kaldığında ..Başka birinin yatağında uyandığında.. O içinden gelen gerçek parıltı gözlerine yansımadığı sürece, güzel bir güne sevgilinin yanında heyecanla uyandığından 5 dakka sonra bile yalnızsın. Önce her yere taşıdığın, kendi bedenine mutluluğu getir. Keşfedemediğin 'sen'le beraber olup, iç huzuru onunla birlikte inşa ettiğinde başka birinin yalnızlığına ortak olmayı dene. Bu dengeyi sağlayamayıp, üstüne başkasının mutsuz benliğini kendine yama etmiş o kadar çok insan var ki, niceleri sevişerek evlenip, kendilerini saygıyı yitirmiş bulan..
'Evlilik', günümüzde şekilcilikten ibaret. Kadınların hem doğurganlık yaşını düşünüp, hem  'evde kalmış'lık tabusuyla aceleci olmaları değil mi bizi 2 kişilik yanlızlığa sürükleyen. Sonra gelsin dayak gitsin psikolojik savaş..  Aile hayatına yeni düzenlemeler gelmeli evlenmeden çocuk sahibi olmak gibi, çevre baskısı ortadan kalkmalı. Başka birinin hayatına destursuzca ortak olma fikri pek hoş değil.
'Doğru' kişi seni bulana kadar.
Sen kendinle barışana kadar.
Öbür türlü yalnızlığa alışana kadar.
Biri gelip tahammül sınırlarını aşana kadar.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum