25 Temmuz 2011 Pazartesi

Mevzuniyetim


Cuma gününden başlamıştı cumartesinin stresi.. Gerginlik,mutsuzluk ya kötü geçer sanısı..Neyse ki Ankara'ya adım attıktan sonra bütün telaşlarım o havanın sakinliğinde eriyip gitti.. Ankara'nın en güzel tarafı işte bu.. Ne kadar sabırsız olursan ol sabırlı olmayı öğretir sana, aceleci olmanın gereksiz olduğunu.. Herşeyin olacağına varacağını.. Bu Temmuz ayının son günlerinde yine bana tüm güzelliklerini sundu Sevinç olarak doğduğum bu şehir..
Cumartesi günü sabah kahvaltı yapamayacak kadar heyecanlıydım. Hemen evden çıktım ve taksiye atlayıp Sezar'ın stüdyosuna gittim. Henüz uyanamadığımı anlamış olacak ki bol kafeinli bir kahve yaptı bana. Bu sırada nasıl bir makyaj yapacağımızı konuştuk. Sezar'ın tarzını az çok bildiğim için siyahtan vazgeçmeyeceğimi söyledim. Önce saçım yapıldı su dalgası.. Ardından Sezar'ın sihirli elleriyle makyajım..
Veee okula geldiğimde ailemi karşılayıp onları salona aldım. Babam her zamanki gibi yasakları delip babanemle birlikte protokole oturmuştu bile. Ardından iktisatçıların bulunduğu yere gidip yerimi buldum ve tören başlayana kadar arkadaşlarımızla hatıra fotoğrafları çekindik. Tören derecelilerle başladı ve sonra ilk olarak iktisatçılarla devam etti..Sahneye uğurlu sayım olan 8.sırada çıktım fakat bütün bölümleri beklemek biraz sıkıcı gibiydi her ne kadar yerimde duramasam, bizimkilere el sallasam ve Mehmet'e teşekkür belgemle poz versem de.. Artık çok sıkılmış olucam ki sahneden inip Başkanla resim bile çekindim. Tekrar sahneye döndüğümdeyse Ece'yi aramaya koyuldum  450 kişinin bulunduğu platformda. Derken o kadar kişinin arasından Gizem'le karşılaştım ve kendimizi bir anda en önde bulduk. Ve bir anons geldi. "Kepleri atmaya hazır mısınız?" diyee ve hepbirlikte coşkuyla kepimizi attık..
Bundan sonrasının güzel olması dileğiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum